Acaba ümmi olan, yani okuma yazma bilmeyen bir kişinin tek başına kanunlar yapması ve bu kanunların hiç değişikliğe uğramadan tam on dört asrı ve her asırda insanların en az dörtte birini adaletle ve hakkaniyet üzere idare etmesi mümkün müdür? Elbette hayır.
Şimdi Hazret-i Muhammed’e ﷺ bakıyoruz; ümmi bir Zatta ortaya çıkan kanunlar, on dört asrı ve her asırda insanların dörtte birini adaletle ve hakkaniyet üzere idare etmiş ve ediyor. Bunun yeryüzünde bir tek emsali yoktur. Hatta yıllarca hukuk eğitimi alan onlarca hukukçunun bir araya gelmesiyle yapılan kanunlar üç beş sene bile yaşayamıyor ve eskiyor. Adaletle idare edememesi ise cabası. Şimdi O zattan ﷺ meydana gelen kanunları, Hz. Muhammed’in ﷺ vahye mazhar olup, Allah’ın elçisi olmasıyla izah etmezsek, ne ile izah edeceğiz?
Ümmi olup okuma yazma bilmeyen bir zatın, kendi kendine bir din çıkarması ve bu dinin on dört asır boyunca, her asırda milyonlarca insanın rehberi, akıllarının muallimi, kalplerinin temizleyicisi, nefislerinin terbiyecisi ve ruhlarının gelişimine maden olması ve her asırda milyonlarca taraftar bulması mümkün müdür? Ve emsali var mıdır? Elbette yoktur…
Şimdi yine Hz. Muhammed’e ﷺ bakıyoruz; O ümmi Zatı’n ﷺ fiilleri, sözleri, hal ve hareketlerinden çıkan İslamiyet, her asırda milyonlarca insanın rehberi ve mercii, akıllarının muallimi ve mürşidi, kalplerinin nurlandırıcısı ve temizleyicisi, nefislerinin terbiyecisi ve ruhlarının gelişiminin ve yükselmesinin sebebi olması cihetiyle misli olmamış ve olamaz. Öyleyse bu Zat’ın ﷺ peygamberliğini kabul etmezsek, İslamiyet’i ve İslamiyet’in kalplerde, ruhlarda, akıllarda, nefislerde ve gönüllerde yapmış olduğu inkılabı ne ile izah edeceğiz?
1927 yılında toplanan “Uluslararası Hukuk Kongresi”nde, tüm hukukçuların bir araya geldiği bu topluluğun başkanı olan filozof Profesör Schäuble şöyle demiştir:
“Muhammed’in (a.s.m.) insanlığa mensubiyeti sebebiyle bütün insanlık gerçekten iftihar eder. Çünkü o zat, okuma yazma bilmediği hâlde, on üç asır önce öyle bir şeriat getirmiştir ki, biz Avrupalılar onun değerine ve hakikatine ancak iki bin yıl sonra ulaşabilsek, en bahtiyar, en mutlu topluluk oluruz.”
Bernard Shaw ise şöyle demiştir:
“Muhammed dininin (a.s.m.) en yüksek takdir derecesine erişmesinin sebebi, son derece ilginç ve sağlam bir hayat düzeni sağlamasıdır. Bana göre o din, eşsiz ve benzersiz bir dindir. İnsan hayatının tüm farklı yönlerini ve çeşitlerini içine alır; onları ıslah eder, dönüştürür, arıtır ve yükseltir. Muhammed’in dini öyle bir dindir ki, insanlığın bütün milletlerini kendine çekebilir. Ben görüyor ve inanıyorum ki, insanlık için gerekli olan şey şudur: ‘Muhammed (a.s.m.) insanlığın kurtarıcısıdır’ denmelidir ve ‘kurtarıcı’ unvanı ona verilmelidir.”
Ayrıca şöyle demiştir:
“Ben inanıyorum ki, Muhammed’in (a.s.m.) benzeri—yani onun ahlak ve yönteminde biri—bugünün yeni dünyasına lider olsa, bu karışık dünyanın sorunlarını çözer; bu dağınık dünyada genel barışın ve mutlu bir hayatın gerçekleşmesine vesile olur. Gerçekten de, bugün bu yeni dünyanın ne kadar büyük bir barış ve huzur ihtiyacında olduğunu herkes anlamaktadır.”1
- Risale-i Nur Külliyatı, Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, Mu’cizât-ı Ahmediye (ASM) Zeylinin bir parçası ↩︎
Sitenizi ziyaret ediyorum. Emeği geçenlerden Allah razı olsun. Ancak “her asırda milyonlarca insanın rehberi ve mercii, akıllarının muallimi ve mürşidi, kalplerinin nurlandırıcısı ve temizleyicisi, nefislerinin terbiyecisi ve ruhlarının gelişiminin ve yükselmesinin sebebi olması..” gibi cümlelerin, kişiler ve olaylarla açıklaması yapılırsa daha faydalı olur diye düşünüyorum.